İnsan şu dünyanın, evliliğin, çalışmanın, yaşamanın anlamına, çocuğu olduğu zaman daha bir anlam yüklüyor, daha bir mutlu ve çoşkulu oluyor.
İnsanın coşkusu, istediği üniversiteyi kazandığında, sevdiği birşey alındığında veya aldığında (mesela PS3), sevdiği kız ile buluşma anı yaklaştığında, ve de çocuğu, hele de kız çocuğu, -hele de benim kızım Ece gibi cilve ve endamlısı- olduğunda, ama daha çok birlikte zaman geçirdiklerinde artar. En azından benim coşkum artar, kalbim hızlı atar.
Kızımla oynamak, zaman geçirmek, onun yüzündeki mutluluğu, gözlerindeki parıltıyı görünce yüreğime bir huzur, mutluluk hakim olur. Saadetin, sevdiğin kadın ile severek yaptığın çocuğunu, sevdiğin evinde izlemek olduğunu düşünüyorum. Allah herkese böyle bir saadet versin.
Uzaklara yaptığım yolculuklarda, özellikle dönüş yolunda, uçakta, seyrettiğim bir film, uçaktaki bir çocuk veya kavuşmanın mutluluğunu hayal ederken, doğduğu anda, belli olaylara karşı verdiği sesli ve mimikli tepkileri, bana seslenişini, bakışını, uyuyuşunu, uyanışını, ağlayışını, banyo yapışını camdan dışarı bakarak hayal eder, kavuşacağımız saati heyecanla beklerdim.
Çocuğun söylediği, heyecanla anlattığı olaylara bir büyük olarak “Bak sen bu ufaklık nelerden heyecanlanıyor, nelerle mutlu oluyor, mutlu olması için ne kadar az şeye ihtiyacı var” gibi yaptığımız yorumları düşününce, onun ilk günlerinden başlayarak gösterdiği ufak gelişmeleri (bir gülüş, ilk adım, bir mimik, konuşma, canavar’a canalar deyişi, Selinay’a Senilay deyişi, Mitsubishi Colt’a Bişi bişi kolt deyişi) sevdiğimle birbirimize anlatırken gözlerimizdeki pırıltı ve heyecanı birileri gösre ne derdi diye düşünürüm hep.
Evliliği pekiştiren, beni sevdiğime hayata işime çevreme bağlayan bir bağ etkisi var kızımın.